Köşe YazılarıFahri Sağlık

MEVLİD KANDİLİ

08 Kasım 2019 Cuma Günü sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) yeryüzünü teşriflerinin yıldönümüdür. O, Yüce Allah’ın insanlığa gönderdiği son peygamber ve bütün insanlığın rehberidir. Onun gelişiyle insanlık başta inanç ve ahlaki yozlaşmalar konularında bireysel ve toplumsal düzeyde pek çok değişim ve gelişime şahit olmuştur. Bu gelişimlerin en önemli ayaklarından birisi de kız çocukları ile kadının aile ve toplumda sahip olması gereken konumlarının, insan olmanın onuruna yakışır bir seviyeye yükseltilmesidir.
Ailenin iki temel direğinden biri olan kadının ( küçükken kız çocuğu ) yeri ile aile kurumunun önemini toplumumuza bir kez daha hatırlatmak için Diyanet İşleri Başkanlığımız 2019 yılı “Mevlid-i Nebi Haftası” temasını “Peygamberimiz ve Aile” olarak belirlemiştir. Hafta boyunca yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirilecek çeşitli etkinliklerle Hz. Peygamber’in örnekliği çerçevesinde aile konusuna dikkat çekilecek, toplumsal bir duyarlılık ve bilinç oluşmasına katkı sağlanacaktır. Sevgili Peygamberimizin örnek hayatı ve ahlakının yanı sıra onun aile hayatına ilişkin getirdiği değerleri yakından tanıma fırsatı sunulacaktır. Aile kurumunun önemine bir kez daha güçlü bir şekilde vurgu yapılacak, günümüzde aile kurumunun yaşadığı ve gelecekte yaşaması muhtemel sorunlara Kur’an ve sünnet ışığında çözümler önerilmeye çalışılacaktır.
Konuyu bir bütün olarak daha iyi anlayabilmemiz için peygamberimizin dünyayı şereflendirmelerinden önceki dönemde ( cahiliye dönemi ) genelde insanlığın, özelde Arap yarımadası insanlarının kız çocukları ile kadınlara bakış açılarını hatırlatmak istiyorum.
Cahiliye döneminin yaygın olan rezil adetlerden biri, kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesidir. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülme âdetinin, kızları ve kadınları hor ve hakir görmenin yanında ekonomik, savaşçı nesle sahip olma, esir edilebilecek kızların cariye olarak kullanılma veya satılabilme endişesi gibi başka nedenleri de vardı. Cahiliye döneminde genelde orta ve aşağı tabakalarda kadının hiç bir değeri yoktu. Bu durum, zaten doğuşta başlıyordu. Bir adamın erkek çocuğu dünyaya gelirse, sevinir, şenlik yapar, kız çocuğu doğarsa utanır, yüzü kızarır kendisini suçlu hissederdi. Özellikle aşağı tabakalarda kadının kocası yanındaki değeri, onun, mülkiyetinde olan malların değerinden fazla değildi. Bu dönemde Arap erkeği, adet zamanlarında bir kadınla aynı odada oturmaz, onlarla birlikte yemek yemez, hatta bazen adet gören kadın geçici olarak evden bile çıkarılabilirdi. Kadınlar herhangi bir sebeple boşandığında, onlara eziyet olsun diye bir başkasıyla evlenmesine engel olunurdu. Cahiliye döneminde kadınlar, miras alma hakkına da sahip değillerdi. Erkekler, hiç bir sınır tanımaksızın istedikleri kadar kadınla evlenebiliyorlardı. Bu durum muhakkak ki, ailenin erkek evladını çoğaltmak ve bu sayede düşmanlarına karşı kuvvetli olmak arzu ve ihtiyacından doğmaktaydı. Cahiliye döneminde bir baba kızını, onun isteyip istemediğine, isteyenin yaşlı olup olmadığına bakmaksızın istediği erkekle evlendirebilirdi. Aynı zamanda iki kız kardeş ile evlenmek, Arapların âdeti idi. Özetle kız çocuğu ve kadınlar ikinci sınıf bir yaratık kabul edilirlerdi. Cahiliye dönemi evliliklerinde kadınla erkeği birbirine bağlayan nikah, dinî bir mahiyete haiz olmadığından kadın, ancak çocuk doğurduktan sonra aileye dâhil edilirdi. Bundan dolayı bir kadın çocuk doğurmadan önce ölürse kocası taziye edilmezdi. Bu olumsuz yargıları uzatarak içinizi daha fazla karartmak istemiyorum. İnsanoğlu bir kere raydan çıktımı nerelere savrulacağı belli olmuyor.
Hz. Muhammet kız çocuklar ve kadınlarla ilgili yukarıda bir kısmını arz ettiğim olumsuzlukların hemen hepsini değiştirmek için çok gayret sarf etmiş ve başarılı olmuştur. Gelecek haftaki yazımda aile kurumunun sağlıklı kurulması ve yaşatılması için Kur’an-ı kerim ve sahih sünnette ( peygamberi öğütler ) yer alan ilkeleri belirtmeye çalışacağım.
Bu vesileyle aziz milletimizin ve âlem-i İslam’ın mevlid gecesini tebrik eder, Mevlid-i Nebi’nin bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığımızca belirlenen ana temanın daha iyi anlaşılarak bu konudaki ilkelerin yaşam biçimi haline getirilmesine vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu