Köşe Yazıları

GENÇLİK VE DEĞERLERİMİZ

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca “Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri” başlığıyla düzenlenen “6. Din Şûrası” kararlarını geçtiğimiz iki haftada iki makale ile sizlere sunmuştum. Şimdi de bu değişimin gençlerimizin değer yargılarını nasıl etkilediğini/değiştirdiğini irdelemeye çalışacağım.

“Kullan ve at” toplumu olarak isimlendirebileceğimiz günümüz toplumlarında, sadece üretilmiş malların atılması değil; aynı zamanda, değerlerin, değerleri anlamlandırma biçimlerinin de atılması söz konusudur. Gelişim psikolojisi açısından gençlik dönemi, ilk ve son ergenlik dönemlerini kapsayarak 20’li yaşlarda son bulur. Bu dönemde genç pek çok değişim yaşar. Dönemin en belirgin özelliği ise bireyin kendi kimliğini oluşturması sürecinde olmasıdır. Genç kendi kimliğini oluşturma ve içinde bulunduğu toplumda bir birey olarak var olma sürecini yaşamaktadır.
İçinde bulunduğumuz çağın hızlı değişen yapısı, bireyleri bu değişime ayak uydurmaya zorlamaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle bireyin tüm dünyada var olan farklı fikir, olgu ve olaylardan etkilenmesi, onun kimliği, değerleri ve yaşam biçimlerini de büyük ölçüde etkilemiştir. Günümüzde gençlerin dünyasında öne çıkan değerlerin bir önceki nesilden farklı olmasının ardında bu küresel değişim ve dönüşümün etkisi büyüktür. Çoğu zaman gençler, içinde bulundukları kültürün ve ailelerinin değerleri ile, içinde yer edinmeye çalıştıkları dünyanın değerleri arasında tercihte bulunmak durumunda kalmaktadır.

Zamanımızda gençlere empoze edilen değerlerin başında özgüven sahibi olmak, başarılı olmak ve rekabetçi olmak gelmektedir. İlk etapta bu özellikler, makul birer değer gibi görünse de işin pratik boyutunda yaşanan örnekler başka bir gerçeğe işaret etmektedir. Özgüven sahibi olmanın yüceltildiği bu sistemde, kendini rahatça ifade eden bireyler ürettiği gibi kibirli, arkadaş ve komşularını hor ve hakir gören bireyler de üretebilmektedir. Özellikle son 10 yılda narsizmin ciddi ölçüde arttığı göz önünde tutulduğunda özgüven ile kibir arasındaki ince çizgiyi koruyamadığımız söylenebilir. Diğer taraftan özgüven ile tevazu sınırını da iyi korumak gerekir. Çünkü tevazu sahibi olmak, silik bir kişilik olup kendini ifade edememek şeklinde algılandığı zaman gençler için bir değer ifade etmeyecektir. Benzer biçimde günümüz gençleri için öne çıkan bir hedef olan başarı da bir noktadan sonra hırsa dönüşme riskini taşımaktadır. Oysa azimli ve çalışkan olmak önemli bir değerken salt başarıya odaklı bakış açısı insanı her yolu mubah görme noktasına götürebilir. Şu da bir gerçektir ki üniversiteye giriş sınavlarından, eğitim kurumlarındaki mevcut değerlendirme sistemi ve iş başvurularına kadar rekabet hemen her alanda mevcut durumda. Bu da sosyal alanda gençleri rekabetçi olmaya iten bir yapı arz etmektedir. Ancak rekabet, acımasızlığa dönüştüğü zaman değerler skalasından uzaklaşmış olur. Buradaki orta yol bir başkasının hakkını da gözeterek kendi yolunda ilerlemek olmalıdır. Şu hâlde sosyal alanda gençler, tevazu, azim ve merhamet ile kibir, hırs ve acımasızlık arasında kalmış gibi görünmektedir.

İlgili Makaleler

İnternet ortamı ise değerlerin korunması konusunda en riskli alan olarak karşımızda durmaktadır. Çünkü bu sistem her şeye açıktır. Daha önemlisi bireylerin bizzat oluşturdukları sanal kimlikler büyük ölçüde yalan üzere kurulmaktadır. Üstelik sanal dünya gerçek bir dünya gibi algılanmadığından orada oluşturulan sahte profillerin değer yapılanmasına ters olacağı düşünülmez bile. İnternet, bireylere gerçek hayattaki kimliklerini gizleyerek dilediği gibi hareket imkânı sunar. İnsanların yüzüne kat kat maske takabilecekleri bir ortam olan siber âlemde birey hiçbir kontrol mekanizması olmaksızın hareket edebilir. Bu aşırı özgürlük, sanal âlemde yapılan işlemlerin gerçek olmadığı fikri ile birleştiğinde günlük hayatında ahlaki değerleri korumaya özen gösteren bir birey dahi, internet ortamında bu hassasiyeti göstermeyebilir. Çok daha acısı birey tamamen yalan üzere kurulu sahte hesapların, kaynağı araştırılmadan iletilen mesajlar nedeniyle atılan iftiraların, sürekli başka profillere yorum ekleyerek yapılan gıybetlerin ahlaki değerlere ters düştüğünün farkına bile varmayabilir. Dolayısıyla gençler, bu alanda bireysel ve sosyal alanda olduğundan çok daha tehlikeli etkilere açık durumdadırlar.

İnternet’in hayatımıza ilk girişi daha çok televizyon gibi güzel vakit geçirme ve bilgi edinme üzerinden olmuştu. Bu nedenle de sanal ortamdaki her türlü eylem hayata ara verdiğimiz teneffüs saatleri gibi değerlendiriliyordu. Ancak bu durum hızla değişmiştir. İnsanlar artık günlerinin büyük bir kısmını internette geçirmeye başlamışlardır. Özellikle gençlerde bu oran çok daha yüksektir ve psikolojik bir rahatsızlık olarak görülen “internet bağımlılığı” gittikçe artan oranlarla ürkütücü bir noktaya gelmiştir.

İnternete düşkünlük ile çağımızda bireyin kendini değersiz görmesi arasında bir ilişki vardır. Bireyler kendilerini gerçek dünyada var edemeyince sanal ortamda kimlik inşasına girişebilirler. Sanal ortamdaki arkadaş sayısı ile mutlu olabilir, takipçi sayısı ile kendini değerli hissedebilir. Günlük hayatta ulaşamadığı noktalara sanal ortamda ulaşarak ikincil bir tatmin arayışına girebilir. Bugün Siber Güvenlik Uzmanı olarak çalışan birinin 12 yaşındayken hackerlik yapışını anlattığı televizyon programında kullandığı şu ifadeleri bu arayışa örnektir: “Günlük hayatta bana küçük bir çocuk muamelesi yapıyorlardı ama internette kendimi güçlü hissediyordum. Onlar bana küçük deyip geçebilirler ama burada ben onlardan büyüktüm.” Bu örneğe de bağlı olarak ortaya çıkan bir tablo daha vardır. Çocuk, genç ve yetişkin ayrımı olmaksızın bilgiye herkes erişebilmektedir. Yetişkinlerin bilgi ve tecrübe sahibi insanlar olarak çocuk ve gençlere aktarımda bulunmaları ciddi ölçüde kesintiye uğramıştır. Gençlerin, bilgiye kolayca ulaşması ve teknolojik ürünleri çok daha iyi kullanması yetişkinlerin otoritesini sarsmıştır.

Gençler ve değerler konusunu ele alırken hem gençlerin içinde yaşadığı dünyanın gerçeklerini göz ardı etmemek hem de kültürümüzün temel taşları olan insani ve ahlaki değerlerden asla vazgeçmemek gerekmektedir.

Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu