Köşe Yazıları

YENİ NORMAL ASLINDA ANORMAL

Korona virüs salgınından sonra gündemimize yerleşen bazı kavramları oldu. Bunlarda birisi belki en meşhuru “yeni normal” kavramıdır. Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca bir konuşmasında “Esasında normale dönmüyoruz. Yeni hayatın normallerini oluşturuyoruz. Yeni normal için büyük bir motivasyon ve sağduyu göstermeliyiz…” demişti. Son zamanlarda şu ifadeyi de sıkça duymaya başladık: “Covid-19 salgını sonrası hayat asla eskisi gibi olmayacak…” Evet bu salgın pek çok şeyimizi değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor. Alışkanlıklarımız, iş yapma biçimlerimiz, hayata bakış açımız hatta ibadet hayatımız. Kısaca bu geçici dönemde eski normaller gidecek, yeni normaller gelecek.

Hiç merak ettiniz mi nedir yeni normal. Bu yeni normal eskiden de normal mi idi? Normal kelimesi Latince normalis “gönyeli, ölçüye uygun” sözcüğünden Fransızcaya normale “kurala uygun, kurallı” anlamı ile geçmiş, bize de oradan gelmiştir. “Normal” ile “Anormal” olanın ayırt edilmesi, tarih boyunca farklı kriterler kullanılarak ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Normal kelimesi çeşitli bilim dallarında farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Bu kelime Osmanlıda kanun, usul ve adetlere uygun olan anlamlarında kullanılmıştır. Normal ve anormal kabullerin kültürden kültüre de farklı algılandığı bilinmektedir. Örneğin bir toplumda “erkeklerin küpe takması” (çoğunluk küpe takmadığı için) anormal bir davranışken, diğer toplumda erkeklerin küpe takması (çoğunluk küpe taktığı için) normal bir davranış olarak kabul edilmektedir. Bir toplumdaki insanların “çoğunluğunun” benimsediği duygu, düşünce ve davranışları “normal” kabul eden bu yaklaşımı olduğu gibi kabul etmemiz mümkün değildir. Hz. Lût aleyhisselam eşcinselliğin “istatistiksel olarak normal” kabul edilebilecek düzeyde yaygın olduğu bir toplumda, bu tür ilişkilerin yanlışlığını vurguladığı için o toplum içinde “anormal” kabul edilmişti. Tarih boyunca bazı toplumlar sahip oldukları gerçeklik anlayışlarına muhalif olmaları sebebiyle, kendilerine gönderilen peygamberleri “hezeyan sahibi, anormal insanlar”, olarak kabul etmişler, ve bu peygamberlerin aktardığı gerçeklik anlayışını ve bu anlayışa bağlı olarak ortaya çıkan duygu, düşünce ve davranış ve yaşayış biçimini “anormal” olarak nitelendirmişlerdir. 2

İlgili Makaleler

“Kavram kargaşası giderilmeden, sağlıklı ve doğru düşünülemez, dolayısıyla anlamlı tartışmalar ve çözümler üretilemez.”  diyen Platon’un tezinden hareketle biz de doğru çözümler üretebilmek için yeni normal kavramını yerli yerine oturtmaya çalışalım.

Yeni normal aslında anormal!

“Yeni normal”  kurtulmaya çalıştığımız korona virüs kültürünün ürettiği geçici bir durumdur. Asıl olan eski normale dönmektir. Burada incelenmesi gereken esas konu eski normallerimizin aslında normal olup olmadıklarıdır. Bu konu yazının hacmini aşacağından ileride ele alınacaktır. Yeni normallerimize bazı örnekler verecek olursak;

Evde kalma, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmama, misafir veya ziyaretçi kabul etmeme, mümkünse ayrı bir odada kalma, ayrı tuvalet ve banyo kullanma. Tabak, bardak, havlu gibi eşyaları kişiye özel tahsis edip kullanma, tek kullanımlık malzemelere yönelme. Evden dışarıya çıkarken maske takma, sosyal mesafe kuralına uyma, selamlaşmada el temasından kaçınma, elleri sık sık sabunlu su ile yıkama veya dezenfekte  etme, gruplar halinde toplanmama, toplanılmasını engelleme, namazların evde kılınması, büyüklerin ellerini öpmekten küçükleri kucaklamaktan kaçınma, dijital eğitime yönelme, evde eğitime devam etme, toplantıları video konferans yöntemi ile yapma… vb. Bunların tamamı “Covid-19” virüsünün bulaşmasını önlemek için tavsiye edilen normallerdir. Salgın tamamen ortadan kalkınca bunların çoğunu terk edip eski normallere elbette döneceğiz. Başta temizlik ve hijyen kurallarına uymak gibi ömür boyu özen göstereceğimiz normallerin yanında, televizyon ve internet bağımlılığı, dost ve akrabalarımız ile kestiğimiz ilişkiler, zamanı hoyratça israf etme, çevre, tabiata ve hayvanlara karşı duyarsızlığımız, aile huzurumuzu baltalayan kötü alışkanlıklarımız,  başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere kitaplara el sürmeme, cumadan cumaya camiye gitme, evde hiç namaz kılmama gibi asla dönmememiz gereken eski normal kabullerimizi de hatırlatmak isterim.

Kontrollü bir sosyal hayat yaşayacağımız bu yeni dönemde uzmanlarımızın önemle tavsiye ettiği 3+3 kuralı ile yazımı bitirmek istiyorum. Bunlardan ilk üçü virüsün bize bulaşmasını önlemek üzere, ikinci üçlü de virüse karşı güçlü savunma sistemine sahip olmak için konulmuştur. Birinci üçlümüz: maske, mesafe, temizlik. İkinci üçlümüz ise dengeli beslenme, iyi uyku ve spor. Hepinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

Fahri SAĞLIK

Karesi Müftüsü

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu